Biz Nasıl Şiir İsteriz
“Köroğlu” ne? Anadolu dağlarında görünen,
Hep evleri, yapıları çamurlara bürünen,
Köycüklerde, rencberlerin yurtlarında okunur:
Bir kitap ki ya bir yetim keçisini çaldırtır,
Ya bir çiftçi çocuğunu ıssız dağa kaldırtır,
Öyle şeyler belletir ki akıllara dokunur.
“Fâtih” nedir? İstanbul’un surlarının altında,
Karadeniz Boğazı’nda, Hisar’ların sırtında,
Gayet güzel düşünülmüş, gayet iyi duyulmuş.
Bir şiir ki şehitlerin al kanıyla yazılmış;
Bir kılıç ki kitabının alt yanına asılmış;
Bir altından heykeldir ki bir odaya konulmuş.
Biz o şiiri isteriz ki çifte giden babalar,
Ekin biçen genç kızlarla, odun kesen analar,
Yanık sesin dinlerlerken gözyaşların silsinler.
Başlarını açık, beyaz sinesine koysunlar;
Yüreğinin, özleriçün çarpındığın duysunlar;
Bu çarpıntı, bu ses nedir? Neler diyor? Bilsinler.
“Biz Nasıl Şiir İsteriz” Şiiri İncelemesi
1.KITA: Şiirin ilk kıtasında yer alan Köroğlu bir simgedir aslında. Burada Köroğlu ile Köroğlu Destanı hatırlatılır. Köroğlu burada halk edebiyatını simgeler.
2.KITA: Bu kıtada ilk kıtada geçen Köroğlu Destanı’nın içeriği anlatılıyor. Köroğlu Destanı’nın özü zor kullanarak düzeni sağlayan otoriteye karşı bir isyandır. Güç, kaba kuvvet bu destanın ana motiflerini oluşturur. Bu ilk iki kıtada aslında Köroğlu Destanı eleştirilmiş olur.
3.KITA: Fatih ismiyle başlıyor. Bu da Abdülhak Hamit’in bir şiiridir ve divan edebiyatını gösteren bir simgedir. Bu şiirde de büyük yapılar, güç, güzel şeyler ve süslü anlatımlar vardır.
Şair 3. ve 4. kıtalarda eski edebiyata karşı tavrını ortaya koyuyor. Ancak bunları onaylayıp onaylamadığını söylemiyor. Fakat son iki kıtada kendi anladığı, istediği şiiri yazdığını gördüğümüz için eski edebiyatı da onaylamadığını anlıyoruz.
Şairin istediği şiirin ilk özelliği, çifte gidenleri anlatmasıdır ki Anadolu’nun büyük bir kısmı buna uyar. Daha sonra da ekin biçenlerin şiiri olsun istiyor. Şairin bir diğer isteği de odun kesenleri anlatmasıdır şiirin. Anadolu da yaşayan ailelerin çocukları her genç gibi askere giderlerdi. Bu yüzden bu aileler hep göz yaşı dökerlerdi. İşte şair göz yaşı döken bu aileleri anlatmak istiyor. Mehmet Emin Yurdakul bu şiiriyle sanatın yaşanan hayatla bağlantılı olmasını istemiştir. Aynı zamanda şair şiirin halkın anlayabileceği sade bir dille, anlaşılır bir Türkçeyle yazılsın istiyor.
Yaygın bir görüş bu şiirin güzel olmasa da önemli olduğunu söyler. Bu şiirin önemi yazıldığı dönemin özelliklerini bize anlatabilmesidir. Ancak şiirin estetik bakımdan güzelliğinden söz edilemez. Bu şiir çıktığı dönemde büyük yankı uyandırıyor ama yaygınlaşamıyor. Bunun nedeni ise o dönemki Türk-Yunan savaşı, Servet-i Fünuncuların güçlü etkisi ve Abdülhamid yönetiminin baskıcı tavrıdır.
NOT: Mehmet Emin Yurdakul önceleri halk edebiyatını ve onun vurdulu, kırdılı yönünü eleştiriyor. Daha sonra Servet-i Fünun edebiyatını eleştirip kendi istediği tarzı anlatıyor.
cahit külebi rüzgar siirinide ekleyın
Hocam bu siirin tahlilinide yaparmisiniz ?
Açıklamalara katılmıyorum. Mehmet Emin Yurdakul şiirde çifte giden babaların, ekin biçen kızların, odun kesen anaların anlatılmasını değil, onların anlayabileceği bir şiirin yazılmasını istiyor ki yanık bir sesten dinlediği zaman gözyaşlarını silsinler. İnsan anlamadığı, kendinde bir duygu uyandırmadığı şiire ağlamaz. Yani şair nasıl bir şiir istiyormuş? Halkın içine girmiş bir dille halkın anladığı sade Türkçe ile yazılmış bir şiir ister Mehmet Emin Yurdakul.
Katkılarınız için teşekkür ederiz.