Erken ölümü ile Türk edebiyatının büyük kayıplarından olan Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı romanının dışında yine büyük bir ilgili çeken biyografi romanı “Bir Bilim Adamının Romanı” özellikle tüm eğitimcilerin ve öğretmen adaylarının okuması gereken bir kitap.
Romanın Konusu
Bir Bilim Adamının Romanı adlı eser Oğuz Atay’ın İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesinden hocası olan Prof. Dr. Mustafa İnan’ın hayatını anlatır. Ölümünden yaklaşık olarak 50 yıl geçmesine rağmen bugün hala bilinen bilim insanlarından biri olan Mustafa İnan’ın zor ama bir o kadar başarılarla dolu kısa hayatı ders çıkarılacak çok güzel anılarla anlatılmaktadır.
Bir Bilim Adamının Romanı
Roman dünyaca ünlü matematikçi Prof. Dr. Cahit Arf’ın sözleriyle başlar. Cahit Arf, Mustafa İnan’ın ölümünden sonra gelecekler nesillerin de onu tanıması adına, onun hayatına uygun olacak, onun kişiliğini, dünya görüşünü yansıtabilecek bir kitabın yazılmasının düşünüldüğünü ve bu işi Oğuz Atay’ın yapabileceğini belirtir.
Mustafa İnan 1911 yılında Adana’da doğmuştur. Yaşamının ilk yılları Birinci Dünya Savaşına denk geldiğinden Fransa işgali altındaki Adana’da zor şartlar altında başka şehirlere kaçmakla geçmiştir. Savaş sonrası memleketlerine geri dönen ailesiyle zor bir yaşam süren Mustafa İnan, sıcak bir havada evin damında yatarken düşmüştür. Mucizevi bir şekilde hayatta kalmayı başaran İnan, daha sonraki yıllarda bu düşüşün izlerini taşıyacaktır.
Okul hayatına yatılı okullarda devam eden Mustafa İnan, eğitim hayatı boyunca yüksek başarılar elde etmiştir. Hatta mühendislik fakültesini tam dereceyle bitiren ender öğrencilerden biri olmayı da başarmıştır. Küçük yaşlardan itibaren çevresindeki arkadaşlarına ders anlatan, hocalarının bile anlatmakta zorlandığı konuları basit bir şekilde anlatma yeteneğine sahip olan İnan, daha eğitim hayatının ilk yıllarında öğretmen olmayı kafasına koymuştur. Mühendisliği bitirdikten sonra büyük kazançlar elde edebileceği alanlardan uzak duran Mustafa İnan, yeni bilim adamları yetiştirmek hayaliyle geçim sıkıntısı yaşayacağını bile bile akademisyenliği seçmiştir.
Yurt dışından çok önemli teklifler almasına rağmen yurda dönmeyi, Türk halkına hizmet etmeyi gaye edinen İnan, aynı zamanda doktorası yurt dışında kabul edilen ilk Türk bilim insanı olmayı da kabul etmiştir. Üstün bilgisi ve zekasıyla kısa sürede önemli çalışmalarıyla kendini kabul ettirmiş ve çoğu kişi için genç sayılabilecek yaşlarda Dekan ve Rektör olmuştur.
Küçük yaşlarda yaşadığı düşme kazası sonrasında vücudu hassaslaşan Mustafa İnan, teşhisi konulamayan bir hastalığa yakalanmış ve tedavi için gittiği Almanya’da hayatını kaybetmiştir. Mustafa İnan’ın son günlerini anlatan bölüm ise okuyucuyu etkili bir şekilde duygulandırması, ağlatabilecek bir yapıda oluşturulması bakımından dikkat çeker.
Ölümünden 4 yıl sonra kendisine TÜBİTAK Hizmet Ödülü verilmiştir.
Mustafa İnan’ın Kişiliği Hakkında
Kitabı okuduğunuzda Mustafa İnan’ın hem hayat hikayesine hem de kişiliğine hayran kalacaksınız. Kitabı okurken hayran kaldığım birkaç özelliğini de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Eğitimci Ruhlu Olması
Mustafa İnan daha lise öğretimi öncesinde arkadaşlarının anlamadığı konuları onlara özel dersler vererek anlatmaya başlamıştır. Ders anlatmayı, insanlara bir şeyler öğretmeyi o zamanlarda kendine misyon edinmiş ve bu doğrultuda mesleğini de belirlemiştir. Daha sonraki yıllarda herkesin anlatmakta zorlanacağı dersleri bile hiçbir kaynak, kitap bulundurmadan çok rahatlıkla anlatmıştır. Kitabın sonlarında, derslerine gelmeyen öğrencilerinin kendisini üzdüğünü belirtmiştir. İnsanlara her zaman bir şeyler öğretmeyi misyon edinen İnan’ın bu kişiliği başarılı bir öğretmen olmasının belki de en önemli unsurudur.
Her Zaman İyi Niyetli Olması
Kitapta Mustafa İnan “İyi niyetli, ne kadar zorlansa da hayır diyemeyen, öğrencilerine karşı güler yüzlü olan” bir kişilikle ön plana çıkarılmıştır. Nitekim son zamanlarda yorgun düşmesine rağmen kendisine fazladan verilen işlere görevlere hayır diyememiş ve ne kadar zorlansa da bunları gerçekleştirmeye çalışmıştır. Öğrencilerin hep asık suratlı öğretmenler gördükleri dönemde beklenmedik bir şekilde tüm öğrencilerine karşı sevecen davranması bir başka dikkat çeken özelliğidir
Mevki Beklentisinin Olmaması
Kısa süre içerisinde rektörlüğe kadar yükselen İnan, kendisine Bakanlık teklif edilmesine, hatta bu konuda baskı yapılmasına rağmen “Benim okulda düzeltmem gereken, yapmam gereken daha çok iş var” diyerek bu teklifleri reddetmiştir. Aynı zamanda -geçim sıkıntısı yaşasa da- kendisine özel sektörden gelen ve büyük kazançlar elde edebileceği işleri de geri çevirip kendisini bilime ve öğrencilerine adamıştır.
Her Alanda Kendini Geliştirmiş Olması
Mustafa İnan kendisini sadece alanıyla ilgili yetiştirmemiştir. O aynı zamanda edebiyata, şiire, Türkçe’ye, tarihe de büyük bir ilgi duymuştur. Her ortamda mutlaka şiirden ve dilden bahseden İnan, edebiyattan uzak kalan aydınları da bu konuda eleştirmiştir. Bazen günlerce bazı kelimelerin kökenleri üzerine araştırma yaparak, benzer özelliklerdeki kelimeleri bulmak için geceleri bile yatmamıştır.
Bir Bilim Adamının Romanı kitabının ana fikri “Zorlu yaşam mücadelesine rağmen bir Türk bilim insanının, aydınının kendisine ve toplumuna karşı taşıdığı sorumluluk ile imkansızlıklara rağmen başarıya giden bir yaşam hikayesidir” şeklinde özetlenebilir.