İletişim ve özellikle dilin varlığı sayesinden insanoğlunun tüm birikimini gelecek kuşaklara aktarması mümkün olabilmiştir. İnsanların en önemli anlaşma araçlarından olan dilin varlığı çok eskilere dayanmaktadır. Diller de tıpkı canlılar gibi sürekli gelişim içerisindedirler. Kimi diller günümüzde daha da gelişmiş bir şekilde varlığını devam ettirirken “Sanskritçe ve Urartuca” gibi kimi diller de varlıklarını devam ettirememiş ve ölmüştür.
Dillerin tarihi incelendiğinde birbiriyle ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır. Bugün “Dil aileleri” ve “Dillerin sınıflandırılması” iki yolla yapılmaktadır: Birincisi dillerin özellikle yapısal özelliklerinin belirlenmesiyle yapılan sınıflandırmadır. İkincisi ise en çok kullanılan yöntem olarak dillerin kendi aralarındaki akrabalıklarının tespit edilmeye çalışılmasıdır. 17. yüzyılda dillerin sınıflandırılmasıyla ilgili çalışmalara başlanmış ve dünya dilleri ortak özellikler çerçevesinde bir kol olarak sınıflandırılmıştır. Özellikle “Sanskritçe”nin varlığının keşfedilmesinden sonra bu sınıflandırmanın temelleri daha da güçlendirilmiştir.
Dünya üzerinde yaklaşık olarak 3000-3500 arasında dilin konuşulduğu tahmin edilmektedir. Bu diller diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından birbirlerine yakınlıklar, benzerlikler göstermektedir. Bu şekilde tespit edilen yakınlıklara “Dil aileleri” adı verilmektedir.
Köken Bakımından Diller (Dil Aileleri)
1. Hint – Avrupa Dilleri Ailesi
a. Asya Kolu:
Hintçe, Farsça, Ermenice
b. Avrupa kolu:
1. Germen (Cermen) Dilleri: Almanca, İngilizce, Felemekçe (Hollanda’da
ve Belçika’nın bir kısmında kullanılan dil).
2. Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca
3. İslav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan bölgesinde kullanılan dil).
2. Hami-Sami Dilleri Ailesi
Akatça, Arapça, İbranice
3. Bantu Dilleri Ailesi
Orta ve Güney Afrika’da yaşayan Bantuların dilleri bu
gruba girer.
4. Çin Dilleri Ailesi
Çince ve Tibetçe bu ailedendir.
5. Ural- Altay Dilleri Ailesi
a. Ural Kolu: Fince, Macarca, Samoyetçe
b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca
Yapı Bakımından Diller
1. Tek Heceli Diller
Hiçbir şekilde ek almayan, çekime girmeyen ve her sözcüğün tek heceden oluştuğu dillere “Tek heceli diller” denir. Sözcükler cümle içinde kullanıldığı yere, vurguya ve başka kelimelerle yan yana kullanım şekillerine göre anlamlar ifade etmektedir. Bu dillerde çok zengin bir vurgu ve toplanma sistemi bulunmaktadır. Tek heceli dillere örnek olarak “Çince ve Tibetçe” gösterilebilir.
2. Eklemeli Diller
Tek ya da daha fazla heceden oluşan kök durumundaki sözcüklere yapım ekleri getirilmesiyle yeni anlamların, kavramların üretildiği dillere “Eklemeli diller” denir. Eklemeli dillerde ekler sözcüğün başına ya da sonuna getirilebilmektedir. Eklemeli dillere örnek olarak oldukça engin bir ek sistemi olan Türkçemizi gösterebiliriz. Örneğin;
Göz Bil-
Göz-lük Bil-gi
Göz-lük-çü Bil-gi-li
Türkçenin dışında; Moğolca, Mançuca, Samoyetçe, Fince, Macarca gibi diller eklemeli diller sınıfındadır.
3. Çekimli Diller (Bükümlü Diller)
Yeni bir sözcük türetilmesi sırasında kökün içinde kırılmaların yani değişikliklerin yaşandığı dillere “Çekimli diller” denir. Bükümlü dillerde kök çok çeşitli biçimlere girerek yeni sözcük sonrasında tanınmayacak bir şekle bürünebilir. Hint-Avrupa dilleri yani Almanca, Farsça, Fransızca, Hintçe ile Arapça çekimli dillere örnek olarak gösterilebilir.
Örneğin Arapçada aynı kökten türeyen sözcükler ve anlamları şu şekildedir:
Velede= Doğmak
Evlad= Çocuk
Valid= Baba
Valide= Anne
Mevlid= Doğum
Tevellüd= Doğum tarihi
Müvelllide= Ebe