Biz insanoğlu olarak, diğer varlıklar ile kendimizi sosyal bir varlık olmak ile ayırıyoruz. İnsanlar, doğuştan getirdiği insan olmanın verdiği özelliklerin dışında davranışları ile mensup olduğu toplumun kültürünü aktif olarak yaşayarak doğum sonrasında öğrenir ve sosyalleşir.
Aynı zamanda eğitim, yine insanın varlığının en başından beri üzerinde en çok felsefe yapılan konulardan biri olmuştur. Felsefecilerin yanı sıra bilim adamları ve din adamları da bu konu üzerinde düşünüp kendilerine göre geliştirdikleri birçok eğitim sistemi ve tanımını ortaya çıkarmışlardır.
Bunların birkaçını sizlerle paylaşmam gerekirse;
- Eğitim, bireyde kendi yaşantıları yoluyla davranış değişikliği meydana getirme sürecidir.
- Eğitim, insanları belli amaçlara göre yetiştirme sürecidir.
gibi bir çok tanımla karşılaşırız.
Eğitim kavramı, eğitim veren birçok eğitimci tarafından farklı olarak tanımlansa da eğitim alanında en fazla kullanılan tanım Prof. Dr. Selahattin Ertürk’ün araştırmaları sonucu bilim tarihine önerdiği tanım olmuştur. O tanım ise şöyledir;
Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve isteyerek değişme sürecidir. Bu tanımdan çıkarabileceğimiz en somut bilgi ise eğitimin bir süreç olduğudur.
Eğitim, bireyin doğumundan başlayıp sadece okulla sınırlı kalmayarak yaşamı boyunca devam eder. Eğitimin kültürle yakın bir ilişkisi olmakla beraber kültürleme süreci olarak tanımlanabilmektedir. Kültürlemenin amaçlı olarak yapılan kısmı ise net olarak eğitimdir. Bu yüzden eğitime kasıtlı kültürleme süreci de denmektedir. Bireyler, çevre ile girdikleri kültürel etkileşim sonrasında gerçekleştirdikleri öğrenmelerin hepsi eğitim kavramının içinde yer almakla birlikte bu davranışlar ve gerçekleştirilen öğrenmeler bireyin bilincinde olarak kasıtlı olarak gerçekleşmelidir.