Türk Edebiyatı’nın yüzünü batıya dönmesinden sonra kısa sürelerde çeşitli edebi topluluklar ve hareketler ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi olan “Fecri Ati” topluluğu kendilerinden önce etkili olmuş bir başka edebi topluluk olarak “Serveti Fünun”a tepki olarak ortaya çıkmış ancak onların bir takliti olmaktan öteye geçememiştir. Peki bu edebi topluluğun oluşumunda ne gibi şartlar etkili olmuştu? Genç sanatçılar bir araya nasıl geldiler? Ortaya koydukları sanat anlayışları nelerdi? Şimdi bu sorulara cevap vermekle birlikte bu edebi topluluğu daha iyi anlayabilmek için oluşumunda etkili olmuş bazı dönemsel şartları da ele almakla başlayalım.
Fecri Ati Topluluğunun Oluşumu
Topluluğun Ortaya Çıkmasındaki Sebepler
Serveti Fünun edebiyatı her ne kadar beş yıl gibi (1896-1901) sürede bitmiş olsa da edebiyatımıza yaptıkları etki bakımından büyüklüğü tartışılmazdır. 1901 yılından itibaren Servet-i Fünuncular topluluk olarak edebiyat alanından uzaklaşmıştır. Servet-i Fünun dergisi de eski haline dönmüş yani yine fen dergisine dönüşmüştü. 1901 yılından itibaren memlekette bir edebiyatsızlık durumu hakimdi. Bu dönemde çıkarılmış olan dergiler günlük olaylara, magazinsel konulara dayanmaktaydı. Fecr-i Atinin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan unsur işte bu edebiyatsızlık ortamıydı. Yani bu edebiyatsız ortamdan rahatsızlık duyan bir grup genç nasıl iyi bir edebiyat oluşturabiliriz fikriyle harekete geçer.
İlk Toplantılar
Bu dönemde yetişmiş genç sanatçılar bir araya gelerek Fecr-i Ati topluluğunu 1909 yılında oluştururlar. Topluluğun başında Faik Ali ile Celal Sahir gibi isimler bulunmaktadır. Bu edebi topluluğun ilk toplantısı ise 1909 yılının mart ayında İstanbul’da Hilal gazetesi matbaasında gerçekleşir.
İsim Üzerine Tartışmalar
Fecri Ati’nin toplantılarına gençlerin ilk tartışma başlığı oluşturacakları topluluğun adı üzerinde olacaktır. Bu edebi topluluğun adı ve savunacağı kaideler üzerinde tartışmalar yaşanır. Ortaya atılan ilk isim Ahmet Haşim’in, “Sina-yı Emel” yani “İdealler Zirvesi” olur. Fakat gençler bu ismin çok da uygun olmadığı fikri üzerinde birleşirler. Faik Ali ise “Fecr-i Ati” ismini ortaya atar. “Yarının Şafağı” anlamına gelen Fecr-i Ati ismi topluluk tarafından kabul görür. İsim konusunda gençler anlaştıktan sonra 24 Şubat 1910 tarihinde dergide yayımladıkları bir beyanname ile kamuoyuna bir açıklamada bulunurlar.
Fecri Ati Beyannamesi
Fecri Ati topluluğu 1910 yılında ilan ettikleri bir beyanname ile isimlerini ve fikirlerini duyururlar. Edebiyatımızda ilk defa bir topluluğun “beyanname” yayımlayarak fikirlerini ve gidecekeleri yolu önceden belirtmeleri açısında bu topluluğun önemli bir yeri bulunmaktadır.
Peki Fecr-i Ati Beyannamesi‘nde ne gibi düşünceler dile getirildi? Hangi konuların üzerinde duruldu?:
- Fecr-i Ati sanatçıları sanat “şahsi ve muhterem” olandır görüşünü benimser. Onlara göre sanat özel ve estetik bir alandır. Toplumdan ve toplumsal sorunlardan uzak kendi dünyalarında yaşayan bir topluluktur. Onlara göre sadece belli başlı bir sanat vardır ve sanat onlara çok şey ifade eder.
- Öncelikle Türk Edebiyatı’nın içinde bulunduğu durumdan memnun olmadıklarını, hiçbir zaman edebiyatımızın kayda değer bir ilerleme katedemediğini belirtmişlerdir.
- Bu beyannamede en çok Servet-i Fünuncular eleştirilmiştir. Servet-i Fünuncuların edebi topluluk olarak önemli işler yaptıklarını ancak onların miadının dolduğunu, artık geçmişte kaldıklarını söylemişlerdir. Fecr-i Ati sanatçıları kendilerini Servet-i Fünunculardan bir adım önde görmüşler ve onların gerçekleştiremediklerini başaracaklarını söylemişlerdir. Edebiyatı Servet-i Fünuncuların bıraktığı yerden daha ileriye taşıyacaklarını söylemişlerdir. Ancak bu konuda başarıya ulaşamayıp kendilerinden önceki topluluğun bir taklidi olarak görülen bu topluluğun en çok eleştiri aldıkları nokta da burası olacaktır.
- Batı’nın sanatını ve özellikle edebiyatını yakından takip edeceklerini, Türk Edebiyatı’nı Batı edebiyatlarından geri bırakmayacaklarını söylemişlerdir. Avrupa edebiyatlarında yer alan gelişmeleri yakından takip edip kendi eserlerine yansıtacaklarını ifade etmişlerdir.
- Batı’daki önemli eserleri Türkçeye tercüme ettirerek ülkemizde de okunması sağlanacak, verilecek konferanslarla halkın edebi zevki yükseklere çıkarılacaktır.
- Üyelerinin çalışmaları sonucunda ortaya çıkacak eserleri içeren zengin bir kütüphane kurulacaktır. Ayrıca yayın organı olarak “Seveti Fünun” dergisi belirlenmiştir.
- Yine bu beyannamede kendilerine yayın aracı olarak dergi kuracaklarını ve bu derginin adının Fecr-i Ati olacağını söylemişlerdir. Ancak bu konuda da başarılı olamamışlar ve eserlerini Servet-i Fünun dergisinde yayımlamışlardır.
Fecr-i Aticiler her ne kadar Servet-i Fünun’dan farklı olduklarını belirtseler de bu konuda pek başarılı oldukları söylenemez. Servet-i Fünun edebiyatını taklitten öteye gidememişlerdir. Önceki dönemin dilini sert bir şekilde eleştirseler de bu konuda farklı davranmamışlardır. Konu olarak da önceki edebiyatın konularını işlemişlerdir. Kullandıklarını nazım biçimleri konusunda da önceki edebiyatları taklit etmişlerdir. Sadece serbest müstezadı ileri bir noktaya taşımayı başarmışlardır.
Fecri Ati Sanatçıları
Fecri Ati Beyannamesi’nde imzası olan sanatçılar:
- Ahmet Haşim
- Emin Bülent
- Tahsin Nahit
- Celal Sahir
- Hamdullah Suphi
- Ali Canip
- Fazıl Ahmet
- Mehmet Behçet
- Köprülüzade Mehmet Fuat
- Şehabettin Süleyman
- Yakup Kadri
- İzzet Melih
- Emin Lami
- Ahmet Samim
- Cemil Süleyman
Fecri Ati’nin Özellikleri
1) Edebiyatımızda bildiri yayımlayan ilk edebi topluluktur.
2) Serveti Fünun’a tepki göstermişler ancak onların birer taklidi olmaktan öteye gidememişlerdir.
3) Topluluk sanatçıları edebiyatımızı daha iyi yerlere götürme çabasında olmuşlardır.
4) Onlara göre “Sanat şahsi ve muhteremdir.”
5) Batı edebiyatlarını örnek almışlardır.
6) Eserlerinde oldukça ağır ve süslü bir dil kullanmışlardır.
7) Edebi türler içinde şiire ayrıca önem vermişlerdir.
8) Serbest müstezatı daha da ileriye taşımışlardır.
9) Şiirlerinde daha çok sembolizm ve parnasizm; romanlarında ise realizmin etkisi bulunmaktadır.
10) Eserlerinde sosyal konulara değinmeyip daha çok tabiat ve aşk temalarını işlemişlerdir.
11) Edebiyat alanında pek varlık gösteremişler ve “Milli Edebiyat”ın etkisiyle kısa sürede dağılmışlardır.