Hikaye 10 Temmuz’un ikinci yıl kutlamalarından bahsediyor. 10 Temmuz 1324/ 23 Temmuz 1908 yılı II. Meşrutiyet’in kabul edildiği yıldır. Artık padişah mutlak idareci değildir. Padişahın yanında meclis de vardır. Burada bizleri ilgilendiren bir durum sansürün kalkmış olmasıdır.
Bu tarihlerde Osmanlı Devleti dağılma aşamasındaydı. XIX. yüzyılın ortalarında tarihçiler: “Biz nasıl dağılmadan çok unsurlu yapıya devam edebiliriz?” sorusuna cevap aradılar ve düşünce akımları ortaya çıktı.
Bu hikaye Genç Kalemler dergisinde yayımlanmıştır.
Hürriyet Bayrakları adlı hikayenin konusu:
Bulgaristan’da bulunan Cumayıbala’dan Razlık’a giden bir subay ile zabitin II.Meşrutiyet’in ilan edilmesinin 2. yıldönümünü kutlama şenlikleri üzerine konuşmalarını konu alınır. Subay askeri öğrenim görmüş ve orduya mensup biridir. Zabit ise başka öğrenimlerden geçmiş ve orduya sonradan katılmış kişidir. Bu hikayenin konusu 1910 yılında geçer.
Olay Örgüsü: Hikayedeki olay Cumayıbala’da bir otelde başlar. Subay sabah uyandığında sokaktan birtakım sesler geldiğini duyar. Bunların 10 Temmuz gününü kutlama şenlikleri olduğunu düşünür. Az sonra gelen Rum otelcinin atın hazır olduğunu söylemesi üzerine Razlık’a hareket eder. Yolda zabitle karşılaşır ve Razlak’a beraber giderler. Yolda konuşmalar siyaset üzerine gelir. Zabit 10 Temmuz kutlama şenliklerini çok benimser ve 3 gün sürmesini ister. Subay bunun hangi milletin bayramı olduğunu sorunca zabit Osmanlı Milletinin der ve aralarında milletin ne olduğu konusunda tartışma başlar. Zabit Osmanlı milleti derken Türk, Arap, Bulgar, Arnavutları kasteder. Subay ise bunların dil, din ve vatanları farklı olduğundan farklı millet olduğunu belirtir. Bu konuda fikir ayrılığı yaşarlar. Bir süre sonra tepelerin arasında bir Bulgar köyü görürler. Köydeki evlerden birinin önünde bayraklar görünce zabit sevinir. O bayrakların 10 Temmuz’u kutlamak için asıldığını düşünür ve subayı oraya gitme konusunda ikna eder. Ancak köye vardıklarında bayrak sandığı şeylerin köylülerin kurutmak için astıkları kırmızı biber olduğunu görürler. Zabit büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştır.
Bu hikaye dönemin siyasal yapısını çok açık bir şekilde ortaya koyar. Yazar düşüne akımlarından birini bir makale şeklinde değil de hikaye olarak ortaya koyar. Buradaki olay örgüsü gerçeğe yakındır.
Kişiler: Subay, Rum otelci, zabit, Bulgar köylüler…
Subay hikayenin baş kişisidir. Eğitim görmüş ve sosyal açıdan itibarlı birisidir. Çağındaki düşünce akımlarının farkındadır. Bu akımlardan da Türkçülüğü benimsemiştir. Subayın en önemli özelliği bu akımı bilgisi, kültürü sayesinde bilinçli bir şekilde savunmasıdır. Son derece mantıklı düşünür ve bunu örneklerle açıklamaya çalışır. Subayın yanındaki zabit ise öğrenim görmüş orta halli birisidir. Genç zabit Osmanlıcılık akımını savunur. Bu da kültürlüdür. Aydınların da Osmanlıcılık akımını benimsemesinden dolayı bu akımı savunmuştur.
Zaman: Hikayede anlatılan zaman II. Meşrutiyet’in ilanından 2 yıl sonrasıdır.
Mekan: Hikayede Cumayıbala önce gelir sonrasında Razlık mekan edilir.
Bakış Açısı: Hikayeyi olayı yaşayanlardan biri olan subay anlatmaktadır. Yani kahraman bakış açısı vardır.
Dil ve Üslup: Bu hikayedeki dil ve üslup Genç Kalemler dergisinde yer alan Yeni Lisan makaledeki düşüncelere uygundur. Bu uygunluk Arapça ve Farsça kelimelerin en aza indirilmesi şeklindedir.