Yazdığı kitapları elli sekiz dile çevrilen ve yazacağı her eseri tüm dünyaca merakla beklenen, ülkemizde ve dünyada milyonlarca hayranı olan Nobel ödüllü Orhan Pamuk’un unutulamayacak bir eseridir Masumiyet Müzesi. Roman İletişim Yayınları kitabevinden 29 Ağustos 2008 tarihinde okuyuculara sunulmuştur.
Kitabın çeviri hakları ise kitap daha basılmadan satılmıştı. Romanda aşkının eşyalarını toplayan karakterden esinlenerek bu eşyaların sergileneceği bir müze açılacağını açıklamıştı Orhan Pamuk. Müzenin yeri kitapta Füsun’un yaşadığı yer olarak tarif edilen yere kurulacaktı. Müzenin haritadaki yeri de kitabın son sayfalarında kroki olarak belirtilmişti. Bu müzeye giriş için ücretsiz bir bilet de kitabın son sayfalarına eklenmişti.
Kitabın ismi sevdiği kıza ait olan ve onun dokunduğu her şeyi müze olarak yaratan bir adamın aşk hikâyesinden geliyor. Ancak kitabın isminde yer alan masumiyet kelimesine romanda rastlamak mümkün değil. Çünkü kitapta aşk dahil masum olan hiçbir şey yok. Ancak kitaptaki aşk hikayesi fazlasıyla etkileyici. Bu öylesine bir aşk ki okuduktan yıllar sonra bile akıllardan çıkmıyor ve birçok olayda kitabı hatırlatıyor. Kitap bizi 1975’li yıllara götürüyor. Roman, Sibel ile mutlu bir ilişkisi olan, tekstil zengini bir ailenin çocuğu olan Kemal’in yoksul akrabalarının kızı Füsun’a aşık olması ve ona delice bağlanmasıyla başlıyor. Füsun’a olan aşkını bir saplantı haline getiren ve yıllarca ona kavuşma hayalleri ile bir divane gibi yaşayan Kemal’in hikâyesidir Masumiyet Müzesi. Kemal divane gibidir çünkü o zamanında Füsun’un değeri bilememiştir. Onu kaybettikten sonrada Füsun bir başkası ile evlenmiş kendi anne-babasıyla yaşamaya başlamıştır. Kemal, yıllarca misafir olarak Füsunların evlerini ziyaret etmiş ve her ziyarette Füsun’a ait bir eşyayı gizlice alıp Füsun ile güzel anıları olduğu eve getirip biriktirmiştir. Bu tüm ziyaretler ve çabalara rağmen yıllar boyunca Füsun’dan ilgi ve karşılık görmemiştir. Ancak yine de Kemal, hayatındaki her şeyden vazgeçmiş ve Füsun’a yakın olma gayreti tek gayesi olmuştur. İşte Kemal’in Füsun’a olan bu delice aşkı romana farklı bir hava katmıştır. Yazar bu aşkı romanında son derece başarıyla kurgulamıştır. Bu başarılı kurgu da romanı zevkle okunabilir bir hale getirmiştir. Masumiyet Müzesindeki bu aşk bana Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur adlı romanındaki Mümtaz ile Nuran’ı hatırlatmıştır. Huzur romanı da, tutkulu bir aşk içindeki Mümtaz ile Nuran’ın yıllarca birbirlerinden ayrı yaşamak zorunda kalmaları ve romanın bu şekilde kötü sonla bitmesi yönüyle Masumiyet Müzesine benzer. Masumiyet Müzesi’de bu şekilde kötü sonla bitecektir. Öyle bir son ki romanın sonunda Kemal Füsun’a ait binlerce eşyayı toplamış olacaktır. Füsun’un içtiği sigaraların tam 4213 adet izmaritini toplayan Kemal’in aşkının büyüklüğünü buradan da anlamış oluyoruz. Füsun’a olan aşkı her geçen gün Kemal’in içine işleyerek daha da büyüyecektir. Klasik Türk filmlerindeki aşk hikayelerine benzeyen bu romanda aşkı okuduğunuzda kitabın samimiyetinden, gerçekliğinden, anlatım tarzından, bakış açısından ve bu büyük aştan o kadar etkileneceksiniz ki aslında bunun klasik aşklardan ve tüm büyük aşklardan ne kadar farklı olduğunu anlayacaksınız. Hatta kitaptaki bu aşk olayından etkilenen Nazan Öncel “Canım Benim Nasılsın” adlı bir şarkı bestelemiştir. Roman genelinde çoğunlukla Kemal’in bakış açısı ve gözlemlerinden aktarılmıştır. Kitaptaki olayların geçtiği dönemi ve olayların geçtiği o zamanki İstanbul’u bize o kadar gerçekçi aktarmış ki yazar bu yönü de bizi etkiyen taraflarındandır romanın. Bu kitabı okuduğunuz sürece kendinizi 1975’li yıllarda İstanbul’da bulacaksınız. Yani romanda Kemal ile Füsun’un aşkı ön planda tutuluyor gibi ancak bunun yanında en az bu aşk kadar o dönem hakkında sosyolojik bilgileri, yaşayış tarzları ve o dönemdeki İstanbul’un özellikleri de önemli bir yer tutmaktadır. Orhan Pamuk romanın ortasında ve sonunda kendisini de romana sokmuştur. Özellikle romanın ortalarında bir nişan kutlamasında Füsun ile dans etmesi ve ondan etkilenir gibi olması, kendisinin ve ailesinin hayatı hakkınca bazı bilgiler vermesi de romanın dikkat çeken yönlerindendir.
Masumiyet Müzesi romanı “ hayatımın en mutlu anıymış bilmiyordum. ” cümlesiyle başlar. Bu cümleden biz roman kahramanının geçmişte yaşadıklarını gözden geçirdiğini ve hayatının bir anının onun en mutlu anı olduğunu düşündüğünü ve büyük bir yanılgı içerisinde o günün aslından onun için ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Çünkü kimse yaşadığı bir olayın ya da durumun onun hayatındaki en mutlu anı olduğunu zamanında kavrayamaz. Bunu ancak yolun sonuna geldiğinde ya da önemli bir şeyi kaybettiğinde kavrar ve anlar. Biz de bunu göz önüne aldığımızda, daha kitabın başında roman kahramanının pek de mutlu bir hayat yaşamadığını anlıyoruz. Masumiyet Müzesinin son cümlesi ise Kemal’in “ herkes bilsin çok mutlu bir hayat yaşadım. “ cümlesidir. Bu sözleriyle Kemal tanıdıklarına ve dostlarına bir mesaj vermek istiyor. Çünkü Füsun’un aşkıyla ve ölümüyle kendini yıllarca harap eden Kemal’i çevresi mutsuz bir hayat sürüyor ve sürdü diye değerlendiriyordu. Buna itiraz eden Kemal aslında mutlu bir hayat yaşadığını belirtmek istiyor ve roman bu cümleyle son buluyor.
Kitabı biraz okuduktan sonra sıkılıp bırakanları sıklıkla görüyorum. Bu şekilde elinden bu kitabı bırakmış kişilere naçizane tavsiyem kesinlikle bu kitabı sonuna kadar okusunlar. 592 sayfanın her biri kesinlikle okunmayı hak ediyor.
Yorumları Gör (20)
orhan pamuk hayatımda br dönüm noktasdır, orhan pamuk hayal ile düşün ortak noktasıdır,orhan pamuk tam bir ORHAN PAMUK'TUR........
cevdet bey ve oğullarıyla tanışmıştım ORHAN PAMUK'la ve tadı damağımda kaldı tadında bir romandı ...ama masumiyet müzesi müthiş tek kelimeyle...her sayfasını aynı heyecan ve zevkle okudum ...aşk obesesyonunu seviyorum ben ve ORHAN PAMUK harika anlatmış...
Orhan PAMUK yazdığı kitapta tamammen kendi hayatını yazdıgı konusunda hiç mi şüphem yok. yazdıgı romanı büyük bi zevkle okudum. yazdığı romanda dan dolayı ona çok mu çok teşekkür ederim. saygılarla !
Orhan PAMUK yazdığı kitapta tamamen kendi hayatını yazdıgı konusunda hiç şüphem yok. yazdıgı romanı büyük bi zevkle okudum. ve ona cok teşekkur edıyorum..takipteyiz;)
Yazar okuyucuyla resmen dalga gecmıs kıtaba buyuk merakla başlamama ragmen daha ortalarında sıkıldım ve bıtıremedım bana göre berbat bi kıtap kesınlıklede tavsıye etmıyorum..
Yazara çayı sor sana butun rızeyı anlatsın o kadar uzatmıs ..
iyi ama yinede tartışılır... hiç kimse ve hiçbirşey tertemiz değildir.. herkesin hatalarıda vardır..
Bu sefer olmamış neyazık ki kitabı bitirmeden bıraktım
ne aşkı ya hu , adam . bir genç kızı direk yatağa atmayla başlamış , ve erotizm dolu bir kitap, ahlaka aykırı, başında bıraktım....
süper :)
Başlarda erotizm, ortalarda aşk acısı "gereksiz ve fazla uzun" şekilde anlatılmış. Ayrıca bizim toplumumuza çok uzak bir bakış açısı ve kendi halkımızı aşağılayıcı düşünceler, cümleler sarf edilmiş, bunun için ayrıca yine kınıyorum, Avrupai hayata özenen insanların hayatını anlatmış daha çok, hiç mi hiç olmamış. Adam resmen okurla dalga geçmiş. Ancak 336. sayfaya kadar katlanabildim. Az çok merak ettiğim noktalar var ama inanılmaz uzun ve gereksiz olduğundan sanırım okumayı bırakacağım.. Büyük hayal kırıklığı yaşadım, olaylar biraz daha az ve öz anlatılsaydı belki beklentilerim karşılanabilirdi. Büyük zaman kaybı, başlayıp da bitirip-bitirmemek arasında ikilemde kalmayın derim.