Osmanlı-İran harplerine ait iki manzumesi sayesinde 3. Murat devrinde yaşayan yeniçeri şairlerinden olduğunu kesinlikle öğrendiğimiz Öksüz Dede, çeşitli bakımlardan Kul Mehmet’le mukayese edilemeyecek kadar mühim bir şahsiyettir. Eserleri kendi devrindeki saz şairlerine ait bariz vasıfları göstermektedir.
Manzumelerindeki mert, sade, biraz haşin fakat canlı eda, o devir ordu ve donanma şairlerinde genel tavırdır. Manzumelerinden birisinin 8 heceli kıtalarla ve Rumeli şairlerine mahsus bel, brel gibi hitaplarla yazılması dikkat çekicidir. Öksüz Dede diğer iki manzumesini Serdar Ferhat Paşa’nın İran seferlerinde büyük başarılar kazanarak İran şehzadesi Haydar Mirza’yı mahiyetiyle beraber rehine olarak İstanbul’a getirmesi münasebetiyle yazmıştır. Manzumelerinden birinde kıtaların sonunda aynı mısranın tekrar etmesi bunun daha ziyade bir türkü olduğunu ve belki de o sıralarda bestelenerek halk arasında, yeniçeri otağlarında, kalelerinde terennüm edildiğini düşündürmektedir. Öksüz Dede’nin şiirlerinde öksüz, öksüz aşık gibi mahlaslar da kullandığını ve bir manzumesine göre adının Ali olduğunu, bununla beraber Öksüz Ali mahlasının da bizim şairimize ait olduğunu tahmin edebiliriz. Rumeli’den belki de Tuna boylarından yetişmiş bir ordu şairi sayabileceğimiz Öksüz Dede bu asrın 2.yarısındaki saz şairlerimizin en kuvvetlisi ve orijinali olarak gösterilebilir. Eserlerinde halk edebiyatının gerçek ve temiz unsurları son derece barizdir.