Realizm

Realizmin babası olarak Aristoteles tüm dünyada kabul görür. Aristoteles hocası olan bir başka filozof Platon’a karşı çıkar. Özellikle Platon’un iki farklı dünya anlayışı yani idealar dünyasına karşı çıkarak, tek gerçekliğin gözlemlenebilir olan, hissedilebilir dünya olduğunu savunur.

Gözlemlenemeyen hiçbir şeyin gerçek olamayacağını savunarak özellikle gözlem ve deney kavramlarını ön plana çıkarır.

Aristoteles’in realizmi, bir anlamda sistemli bilimsel düşüncenin ilk örneği olmakla beraber daha sonra epistemolojik ve metodolojik açıdan farklı biçimlerde ele alınmıştır. Kısaca Realizm, gerçekliğin nesnel olduğunu ve insanın bunu bileceğini savunan, gerçekliğin belli bir sistematik yapı içerisinde ifade edilmesini düşünen bir felsefedir.

Realizm, eğitimi bir bilim olarak ele alma eğiliminde olup, içeriğin ve yöntemlerin tamamen bilimsel olması gerektiğini savunur. Bilimsel olarak ispatlanmış bir durumun göreceliği de olmayacaktır. Bu nedenle eğitim, amaçları ve bu doğrultuda organize edilecek yaşantılar da bu tür bir yaklaşımla belirlenmeli ve düzenlenmelidir. Realizmde de idealizmde olduğu gibi bir evrensellik söz konusudur fakat realizm evrensel olanı maddi olanla, başka bir deyişle bire bir somut gerçekliğin kendisiyle sınırlaması ve belirlemesi bakımında farklılık gösterir. Eğer eğitim evrensel olacaksa ki öyle olması gerekir, bu ancak maddi gerçekliğin doğasına yönelmesi ile mümkündür. Tabii ki bu yöneliş sistematik bir yapılanma içinde olmalıdır. Çünkü doğa rastgele, sistemsiz yaklaşımlarla ele alınamaz ve anlaşılamaz. Bu sebeple realizm hassasiyetle bilimlerin sınıflandırılması ve edinilecek nesnel bilgi üzerinde durur. Bir düzene duyulan ihtiyaç, toplumsallık için olduğu kadar birey ve onu ele alan ve de onun ele aldığı her şey için gereklidir. Bu çerçevede insanın kendini var etme, potansiyelini ortaya çıkarma, başka bir deyişle kendini gerçekleştirme sürecinin dinamiği olan eğitimin bir sistematiğe ihtiyacı vardır. Realist eğitim felsefesi, iyi ve insana yaraşır bir hayat sürmeyi, yani insanın kendisini bilgi ve değere uygun olarak belirlemesini ve potansiyelini hayata geçirmesini eğitimin birincil hedefi yapar. İlkeleri ilk olarak Aristoteles tarafından ortaya konan realizme göre, eğitimin amacı insanı en üst düzeyde yetilerle donatarak mutlu etmektir. Bu amaç doğrultusunda eğitim, insanı temel bilim ve bilgi alanları hususunda aydınlatarak insanın en temel yetisi olan aklını mümkün olduğunca geliştirmeli ve işlevsel kılmalıdır. Bu işlevsellik insanın tercihlerini bizzat kendisinin belirlemesine olanak sağlamakla birlikte mükemmel bir potansiyelin sahibi yapacaktır ki bu kendini ifade etmesinde ona büyük ölçüde cesaret verecektir.

Realizm ve idealizm, eğitim üzerine ileri sürülen düşüncelere de ontolojik zemin, yöntemsel tutum ve değerlere ilişkin ölçütler oluştururken, hümanizm, natüralizm, pragmatizm ve diğer eğitime yön veren felsefi akımları da bu anlamda etkileyip eğitimin amaçları ve işleyişi konusunda yol gösterici yapmıştır. Her ne olursa olsun, bu noktaların hepsi eğitimin bir temelidir. Bu nedenle zamanla ortaya çıkacak olan eğitim akımlarının da dayanak noktasıdır.

İlgili Yazılar